Karanlık çökmüştü bir zamanlar yurduma,
Yorgun düşmüştü umutlar omuzuma.
Bir ulus vardı, sessiz, yorgun ama dimdik,
Bir ateş yandı o gün, tarihe çizik çizik.
O ateşin adı özgürlüktü,
Bir milletin kaderi değişecekti artık.
Siperlerde bir umut, bir dua vardı,
Her yürek “Ya istiklâl!” diye çarptı.
Sakarya’da, Dumlupınar’da yankılandı ses,
Her toprağa düşen can, “vatan” dedi, “nefes!”
Sonunda gökyüzü aydınlandı birden,
Bayraklar dalgalandı yedi iklim dört yerden.
Ve o büyük gün geldi sonunda,
Takvim 29 Ekim’i yazıyordu onurla.
Bir meclis toplandı, bir ulus ayağa,
“Egemenlik milletindir!” diye yankı dağda.
Bir çift mavi göz baktı ufka,
“Cumhuriyet!” dedi, “en büyük armağan bu halka.”
O günden bu yana, her yıl aynı coşku,
Kalplerimizde dalgalanır kırmızı-beyaz tutku.
Yüzyıllar geçse de sönmez bu ateş,
Atamızın emaneti, en yüce güneş.
Okullarda, meydanlarda yankılanır ses,
“Yaşasın Cumhuriyet!” der her nefes.
Cumhuriyet demek özgürlük demek,
Eşitlik, umut ve kardeşlik demek.
Kadın, erkek, genç, yaşlı omuz omuza,
Bir millet yürür aynı yolda, aynı duada.
Bilimin, aklın, adaletin ışığında,
Yükselir Türkiye her sabahın sonunda.
Ey 29 Ekim, kutlu doğum günüsün,
Bir ulusun yeniden var oluş günüsün.
Her yıl coşkuyla, gururla kutlarız seni,
Yüreğimizde taşırız Cumhuriyet sevgisini.
Biz Atatürk gençleriyiz, söz veririz hep,
Koruyacağız Cumhuriyeti, ebediyen el ele, tek yürek!